Seine Nehri'nin kirliliği Paris 2024 Olimpiyatları açılış töreni provasını iptal ettirdi
**Seine Nehri'nin Kirliliği Paris 2024 Olimpiyatları Açılış Töreni Provasını İptal Ettirdi**
**Paris, Fransa** - Seine Nehri'nin yüksek kirlilik seviyeleri, Paris 2024 Olimpiyatları'nın açılış töreni provasının iptal edilmesine yol açtı. Fransız Olimpiyat Komitesi (CNOSF) tarafından yapılan açıklamada, su kalitesinin yüzücüler ve diğer sporcular için güvenli olmadığı bildirildi.
Cuma günü planlanan prova, Nehir üzerinde yapılacak gerçek açılış töreninin bir tatbikatı niteliğindeydi. Ancak geçen hafta gerçekleştirilen su kalitesi testleri, yüksek düzeyde koliform bakterisi tespit etti. Koliform bakterileri, dışkı kirliliğinin bir göstergesidir ve yutulduğunda sağlık sorunlarına neden olabilir.
CNOSF, sporcuların ve seyircilerin sağlığını korumak için provanın iptal edildiğini açıkladı. Açıklamada, "Suyun kalitesi, sporcuların sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atacak kadar kötüdür. Sporcuların ve seyircilerin sağlığını riske atamayız" ifadelerine yer verildi.
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, kirliliği "kabul edilemez" olarak nitelendirdi ve hatayı şehrin atık su yönetim sistemine yükledi. Hidalgo, sistemi iyileştirmek için adımlar atılacağına söz verdi.
Seine Nehri'nin kirliliği uzun yıllardır devam eden bir sorundur. Nehir, atık su, endüstriyel atıklar ve tarımsal akıntılar dahil olmak üzere çeşitli kirlilik kaynaklarına maruz kalmaktadır.
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları, 26 Temmuz - 11 Ağustos 2024 tarihleri arasında yapılacak. Nehir, açılış ve kapanış törenleri de dahil olmak üzere birçok etkinliğe ev sahipliği yapacak.
Olimpiyat Oyunları'nın organizatörleri, gerçek açılış töreni için su kalitesini iyileştirmek için çalışmalar yürüteceklerini belirttiler. Ancak kirliliğin tam olarak giderilip giderilmeyeceği henüz belli değil.
Seine Nehri'nin kirlilik sorunu, Paris'in kentsel çevresinin sürdürülebilirliği konusunu da gündeme getiriyor. Şehir, su kaynaklarını korumak ve nehrin uzun vadeli sağlığını sağlamak için daha fazla çaba göstermesi gerektiği konusunda çağrılar yapılıyor.
Almanya'da artan döner fiyatları enflasyonun sembolü oldu
**Almanya'da Arttan Döner Fiyatları Enflasyonun Sembolü Oldu**
Almanya, son yıllarda tüm zamanların en yüksek enflasyon oranlarına tanık oluyor ve bunun etkisi, ülkenin sevilen sokak yemeği olan döner üzerinde de hissediliyor.
Almanya Çapında Dönerci İşletmecileri Birliği (BDZV) tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, ortalama bir döner fiyatı bir önceki yıla göre %8,5 artarak 6 Euro'ya ulaştı. Bazı şehirlerde fiyatlar daha da yüksek, Berlin'de ortalama bir döner için 7 Euro'ya kadar ödeniyor.
Bu artış, döner fiyatlarını yıllardır düşük tutan et ve ekmek fiyatlarındaki keskin yükselişten kaynaklanıyor. Rusya-Ukrayna savaşı, enerji maliyetlerinin artması ve tedarik zinciri kesintileri gibi faktörler bu temel gıda maddelerinin fiyatlarını yükseltti.
Döner fiyatları, Almanya'daki artan yaşam maliyetinin bir göstergesi haline geldi. Bir zamanlar uygun fiyatlı bir yemek seçeneği olan döner, artık birçok kişi için lüks bir hale geldi.
BDZV Başkanı Mustafa Demir: "Döner, Almanya'da sosyal uyum ve çok kültürlülüğün bir simgesi haline geldi. Artan fiyatların bu kültürel mirası tehdit ettiğini görmek üzücü." dedi.
Demir, hükümetin et ve ekmek üzerindeki vergileri düşürerek dönerci işletmecilerine destek olması gerektiğini söyledi. Ayrıca, döner üretiminde kullanılan malzemelerin maliyetini düşürmeye yardımcı olacak alternatif tedarikçiler bulunması gerektiğini savundu.
Döner fiyatlarındaki artış, Almanya'daki enflasyonun daha geniş etkisini vurgulamaktadır. Eurostat verilerine göre, Almanya'nın enflasyon oranı Aralık 2022'de %8,6 olarak gerçekleşti ve bu, Avrupa Merkez Bankası'nın %2'lik hedefinin çok üzerinde.
Yüksek enflasyon, Almanya'daki tüketiciler için bir mücadele kaynağı haline geldi. Birçok insan, temel ihtiyaçları karşılamakta zorlanıyor ve bu durum perakende satışları azaltıyor ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor.
Alman hükümeti, enflasyonu kontrol altına almak için bir dizi önlem aldı. Hükümet, yakıt vergilerini azalttı, düşük gelirli hanelere tek seferlik ödemeler yaptı ve enerji maliyetlerini sübvanse etti.
Ancak, bu önlemler henüz enflasyonu önemli ölçüde azaltmaya yetmedi. Almanya Merkez Bankası, enflasyonun 2024 yılına kadar hedef seviyelerine dönmeyeceğini tahmin ediyor.
Döner fiyatlarındaki artış, Almanya'daki enflasyon krizinin sembolü haline geldi. Bu durum, birçok insanı etkileyen daha geniş ekonomik zorlukları vurgulamaktadır.
Almanya'da artan döner fiyatları enflasyonun sembolü oldu
**Almanya'da Arttan Döner Fiyatları Enflasyonun Sembolü Oldu**
Almanya, son yıllarda tüm zamanların en yüksek enflasyon oranlarına tanık oluyor ve bunun etkisi, ülkenin sevilen sokak yemeği olan döner üzerinde de hissediliyor.
Almanya Çapında Dönerci İşletmecileri Birliği (BDZV) tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, ortalama bir döner fiyatı bir önceki yıla göre %8,5 artarak 6 Euro'ya ulaştı. Bazı şehirlerde fiyatlar daha da yüksek, Berlin'de ortalama bir döner için 7 Euro'ya kadar ödeniyor.
Bu artış, döner fiyatlarını yıllardır düşük tutan et ve ekmek fiyatlarındaki keskin yükselişten kaynaklanıyor. Rusya-Ukrayna savaşı, enerji maliyetlerinin artması ve tedarik zinciri kesintileri gibi faktörler bu temel gıda maddelerinin fiyatlarını yükseltti.
Döner fiyatları, Almanya'daki artan yaşam maliyetinin bir göstergesi haline geldi. Bir zamanlar uygun fiyatlı bir yemek seçeneği olan döner, artık birçok kişi için lüks bir hale geldi.
BDZV Başkanı Mustafa Demir: "Döner, Almanya'da sosyal uyum ve çok kültürlülüğün bir simgesi haline geldi. Artan fiyatların bu kültürel mirası tehdit ettiğini görmek üzücü." dedi.
Demir, hükümetin et ve ekmek üzerindeki vergileri düşürerek dönerci işletmecilerine destek olması gerektiğini söyledi. Ayrıca, döner üretiminde kullanılan malzemelerin maliyetini düşürmeye yardımcı olacak alternatif tedarikçiler bulunması gerektiğini savundu.
Döner fiyatlarındaki artış, Almanya'daki enflasyonun daha geniş etkisini vurgulamaktadır. Eurostat verilerine göre, Almanya'nın enflasyon oranı Aralık 2022'de %8,6 olarak gerçekleşti ve bu, Avrupa Merkez Bankası'nın %2'lik hedefinin çok üzerinde.
Yüksek enflasyon, Almanya'daki tüketiciler için bir mücadele kaynağı haline geldi. Birçok insan, temel ihtiyaçları karşılamakta zorlanıyor ve bu durum perakende satışları azaltıyor ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor.
Alman hükümeti, enflasyonu kontrol altına almak için bir dizi önlem aldı. Hükümet, yakıt vergilerini azalttı, düşük gelirli hanelere tek seferlik ödemeler yaptı ve enerji maliyetlerini sübvanse etti.
Ancak, bu önlemler henüz enflasyonu önemli ölçüde azaltmaya yetmedi. Almanya Merkez Bankası, enflasyonun 2024 yılına kadar hedef seviyelerine dönmeyeceğini tahmin ediyor.
Döner fiyatlarındaki artış, Almanya'daki enflasyon krizinin sembolü haline geldi. Bu durum, birçok insanı etkileyen daha geniş ekonomik zorlukları vurgulamaktadır.
Yunan adalarında su kıtlığı nedeniyle olağanüstü hal ilan edildi
**Yunan Adalarında Su Kıtlığı Nedeniyle Olağanüstü Hal İlan Edildi**
Atina, Yunanistan - Şiddetli kuraklık, Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki Kiklad Adaları'nda su kıtlığına yol açtı ve yetkilileri olağanüstü hal ilan etmeye zorladı.
Su kaynaklarının hızla tükendiği adalar arasında Mykonos, Santorini ve Naxos bulunuyor. Su seviyeleri o kadar düşük ki, bazı köylerde yerel halk ve turistler artık akan su alamıyor.
Olağanüstü hal ilanı, hükümetin kritik altyapı tesislerine su sağlamak için acil önlemler almasına olanak tanıyor. Bunlar arasında su tankerlerinin konuşlandırılması, su tasarrufu önlemlerinin uygulanması ve kirli suyun arıtılması için yeni tesislerin inşa edilmesi yer alıyor.
Kıtlığın arkasındaki neden, geçen yıl boyunca yaşanan rekor kıran sıcaklıklar ve az yağışlı bir kış mevsimi. Bu durum, adaların yüzey ve yer altı su kaynaklarını ciddi ölçüde tüketti.
Yerel yetkililer, sakinleri ve turistleri su tasarrufu önlemlerine uymaları konusunda uyardı. Bu önlemler arasında uzun duşlardan kaçınmak, suyu kapatarak diş fırçalamak ve çamaşır makinelerini yalnızca doluyken çalıştırmak yer alıyor.
"Durum kritik," dedi Mykonos Belediye Başkanı Konstantinos Koukas. "Adanın su kaynakları neredeyse tükendi ve acil önlem alınmazsa ciddi bir insani krizle karşı karşıya kalabiliriz."
Hükümet, etkilenen adalara acil yardım sağlamak için asker ve sivil koruma ekipleri konuşlandırdı. Ayrıca, daha fazla su kaynağı bulmak ve adaların su altyapısını iyileştirmek için uluslararası yardım çağrısında bulundu.
Yaşanan su kıtlığı, Yunanistan'ın iklim değişikliğinin etkilerine karşı ne kadar savunmasız olduğunu vurgulamaktadır. Ülke, son yıllarda artan orman yangınları ve seller de dahil olmak üzere bir dizi aşırı hava olayı yaşamıştır.
Yetkililer, su kıtlığıyla mücadele için uzun vadeli önlemler almanın hayati önem taşıdığını vurguladılar. Bu önlemler arasında su tasarrufu teknolojilerine yatırım yapmak, yağmur suyu toplama sistemleri kurmak ve alternatif su kaynakları geliştirmek yer alıyor.
Yunan adalarında su kıtlığı nedeniyle olağanüstü hal ilan edildi
**Yunan Adalarında Su Kıtlığı Nedeniyle Olağanüstü Hal İlan Edildi**
Atina, Yunanistan - Şiddetli kuraklık, Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki Kiklad Adaları'nda su kıtlığına yol açtı ve yetkilileri olağanüstü hal ilan etmeye zorladı.
Su kaynaklarının hızla tükendiği adalar arasında Mykonos, Santorini ve Naxos bulunuyor. Su seviyeleri o kadar düşük ki, bazı köylerde yerel halk ve turistler artık akan su alamıyor.
Olağanüstü hal ilanı, hükümetin kritik altyapı tesislerine su sağlamak için acil önlemler almasına olanak tanıyor. Bunlar arasında su tankerlerinin konuşlandırılması, su tasarrufu önlemlerinin uygulanması ve kirli suyun arıtılması için yeni tesislerin inşa edilmesi yer alıyor.
Kıtlığın arkasındaki neden, geçen yıl boyunca yaşanan rekor kıran sıcaklıklar ve az yağışlı bir kış mevsimi. Bu durum, adaların yüzey ve yer altı su kaynaklarını ciddi ölçüde tüketti.
Yerel yetkililer, sakinleri ve turistleri su tasarrufu önlemlerine uymaları konusunda uyardı. Bu önlemler arasında uzun duşlardan kaçınmak, suyu kapatarak diş fırçalamak ve çamaşır makinelerini yalnızca doluyken çalıştırmak yer alıyor.
"Durum kritik," dedi Mykonos Belediye Başkanı Konstantinos Koukas. "Adanın su kaynakları neredeyse tükendi ve acil önlem alınmazsa ciddi bir insani krizle karşı karşıya kalabiliriz."
Hükümet, etkilenen adalara acil yardım sağlamak için asker ve sivil koruma ekipleri konuşlandırdı. Ayrıca, daha fazla su kaynağı bulmak ve adaların su altyapısını iyileştirmek için uluslararası yardım çağrısında bulundu.
Yaşanan su kıtlığı, Yunanistan'ın iklim değişikliğinin etkilerine karşı ne kadar savunmasız olduğunu vurgulamaktadır. Ülke, son yıllarda artan orman yangınları ve seller de dahil olmak üzere bir dizi aşırı hava olayı yaşamıştır.
Yetkililer, su kıtlığıyla mücadele için uzun vadeli önlemler almanın hayati önem taşıdığını vurguladılar. Bu önlemler arasında su tasarrufu teknolojilerine yatırım yapmak, yağmur suyu toplama sistemleri kurmak ve alternatif su kaynakları geliştirmek yer alıyor.
Macaristan'da yeni kurulan Egemenliği Koruma Ofisi, sivil toplumu sindirme suçlamasını reddediyor
**Macaristan'da Yeni Kurulan Egemenliği Koruma Ofisi, Sivil Toplumu Sindirme Suçlamasını Reddediyor**
**Budapeşte, Macaristan** - Macaristan hükümeti tarafından sivil toplumu gözetlemek ve kontrol etmekle görevli yeni Egemenliği Koruma Ofisi, kuruluşunun ardından gelen sindirme suçlamalarını reddetti.
Ofisin direktörü István Révész, düzenlediği bir basın toplantısında, "Ofisimizin amacı, Macaristan'ın egemenliğini ve anayasal düzenini korumaktır" dedi. "Biz sivil toplumu sindirmiyoruz. Aksine, yabancı müdahaleden veya aşırılıktan korunmalarına yardım ediyoruz."
**Eleştiriler ve Endişeler**
Egemenliği Koruma Ofisi'nin kurulması, Macaristan'daki ve uluslararası alandaki insan hakları grupları tarafından geniş çapta eleştirildi. Eleştirmenler, ofisin muhalif sesleri susturmak için kullanılabileceğinden ve sivil toplumun yasal faaliyetlerini kısıtlayabileceğinden endişe duyuyorlar.
Amnesty International Macaristan Direktörü Dávid Vig, "Bu ofis sivil toplumun meşru faaliyetlerine ciddi bir tehdittir" dedi. "Macar hükümeti muhalefeti bastırmayı bırakmalı ve insan haklarını korumalıdır."
**Hükümetin Savunması**
Hükümet, ofisin sivil toplumu sindirmek için kullanılmayacağını savundu. Başbakan Viktor Orbán, "Bu yalnızca yabancı etkiden korunma önlemidir" dedi. "Macaristan'ın egemenliğini ve çıkarlarını korumamız gerekiyor."
**Uluslararası Tepki**
Egemenliği Koruma Ofisi'nin kurulması uluslararası alanda da tepkilere yol açtı. Avrupa Birliği Komisyonu, ofisin sivil toplumun faaliyetlerini kısıtlayabileceğinden endişe duyduğunu söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, ofisin "sivil toplum üzerinde caydırıcı etki" yaratabileceğini belirten bir açıklama yaptı.
**Gelecek Belirsizlik**
Egemenliği Koruma Ofisi'nin uzun vadeli etkisinin ne olacağını söylemek için henüz çok erken. Ancak ofisin kurulması Macaristan'daki sivil toplum için önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Hükümetin ofisi muhalefeti bastırmak için kullanmayacağı konusunda ısrar etmesi beklenirken, eleştirmenler ofisin meşru sivil toplum faaliyetlerine yönelik potansiyel tehditler konusunda uyanık kalıyorlar. Egemenliği Koruma Ofisi davasının Macaristan'daki sivil toplumun geleceği üzerinde önemli bir etkisi olması bekleniyor.
Macaristan'da yeni kurulan Egemenliği Koruma Ofisi, sivil toplumu sindirme suçlamasını reddediyor
**Macaristan'da Yeni Kurulan Egemenliği Koruma Ofisi, Sivil Toplumu Sindirme Suçlamasını Reddediyor**
**Budapeşte, Macaristan** - Macaristan hükümeti tarafından sivil toplumu gözetlemek ve kontrol etmekle görevli yeni Egemenliği Koruma Ofisi, kuruluşunun ardından gelen sindirme suçlamalarını reddetti.
Ofisin direktörü István Révész, düzenlediği bir basın toplantısında, "Ofisimizin amacı, Macaristan'ın egemenliğini ve anayasal düzenini korumaktır" dedi. "Biz sivil toplumu sindirmiyoruz. Aksine, yabancı müdahaleden veya aşırılıktan korunmalarına yardım ediyoruz."
**Eleştiriler ve Endişeler**
Egemenliği Koruma Ofisi'nin kurulması, Macaristan'daki ve uluslararası alandaki insan hakları grupları tarafından geniş çapta eleştirildi. Eleştirmenler, ofisin muhalif sesleri susturmak için kullanılabileceğinden ve sivil toplumun yasal faaliyetlerini kısıtlayabileceğinden endişe duyuyorlar.
Amnesty International Macaristan Direktörü Dávid Vig, "Bu ofis sivil toplumun meşru faaliyetlerine ciddi bir tehdittir" dedi. "Macar hükümeti muhalefeti bastırmayı bırakmalı ve insan haklarını korumalıdır."
**Hükümetin Savunması**
Hükümet, ofisin sivil toplumu sindirmek için kullanılmayacağını savundu. Başbakan Viktor Orbán, "Bu yalnızca yabancı etkiden korunma önlemidir" dedi. "Macaristan'ın egemenliğini ve çıkarlarını korumamız gerekiyor."
**Uluslararası Tepki**
Egemenliği Koruma Ofisi'nin kurulması uluslararası alanda da tepkilere yol açtı. Avrupa Birliği Komisyonu, ofisin sivil toplumun faaliyetlerini kısıtlayabileceğinden endişe duyduğunu söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, ofisin "sivil toplum üzerinde caydırıcı etki" yaratabileceğini belirten bir açıklama yaptı.
**Gelecek Belirsizlik**
Egemenliği Koruma Ofisi'nin uzun vadeli etkisinin ne olacağını söylemek için henüz çok erken. Ancak ofisin kurulması Macaristan'daki sivil toplum için önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Hükümetin ofisi muhalefeti bastırmak için kullanmayacağı konusunda ısrar etmesi beklenirken, eleştirmenler ofisin meşru sivil toplum faaliyetlerine yönelik potansiyel tehditler konusunda uyanık kalıyorlar. Egemenliği Koruma Ofisi davasının Macaristan'daki sivil toplumun geleceği üzerinde önemli bir etkisi olması bekleniyor.
İtalyan turistler Şili'den çaldıkları nadir kaktüsleri karaborsada satma suçlamasıyla yargılanıyor
**İtalyan Turistler Şili'den Çaldıkları Nadir Kaktüsleri Karaborsada Satmakla Suçlanıyor**
**Santiago, Şili -** İtalyan bir grup turist, Şili'nin Atacama Çölü'nden nadir kaktüsleri yasadışı olarak topladıkları ve karaborsada sattıkları suçlamasıyla yargılanıyor.
İddiaya göre turistler, nesli tükenmekte olan bu kaktüsleri, koruma altındaki milli bir parktan çıkardılar. Kaktüsler, koleksiyoncular arasında milyonlarca dolar değerinde yüksek fiyatlarla satılan, son derece aranan bitkiler.
Polis, turistlerin 20'den fazla kaktüs çaldığını ve onları İtalya'ya kaçırdığını tespit etti. Turistler ülkeden ayrılmaya çalışırken Santiago Uluslararası Havalimanı'nda tutuklandılar.
İtalyan turistler, hırsızlık, milli park yasasına aykırı hareket etme ve yaban hayatı kaçakçılığı ile suçlanıyorlar. Duruşmaları, Santiago'daki bir mahkemede önümüzdeki hafta başlayacak.
Şilili yetkililer, bu davanın ülkenin doğal kaynaklarını koruma konusundaki kararlılığını gösterdiğini belirtti. Çölün benzersiz ekosisteminin insan faaliyetlerinden korunması gerektiğini vurguladılar.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), çalınan kaktüs türlerinin "Kritik Tehlike Altında" olarak sınıflandırdığını bildirdi. Bu, türlerin vahşi doğada neslinin tükenmek üzere olduğu anlamına geliyor.
Davanın sonucunun, nesli tükenmekte olan türlerin uluslararası ticaretini kontrol eden Uluslararası Tehlike Altındaki Yaban Hayvanı Türlerinin Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) açısından önemli olabileceği düşünülüyor.
Şili Hükümeti, turistlerin cezalandırılması ve ülkenin doğal mirasının korunması için her türlü çabayı göstereceğini vurguladı.
İtalyan turistler Şili'den çaldıkları nadir kaktüsleri karaborsada satma suçlamasıyla yargılanıyor
**İtalyan Turistler Şili'den Çaldıkları Nadir Kaktüsleri Karaborsada Satmakla Suçlanıyor**
**Santiago, Şili -** İtalyan bir grup turist, Şili'nin Atacama Çölü'nden nadir kaktüsleri yasadışı olarak topladıkları ve karaborsada sattıkları suçlamasıyla yargılanıyor.
İddiaya göre turistler, nesli tükenmekte olan bu kaktüsleri, koruma altındaki milli bir parktan çıkardılar. Kaktüsler, koleksiyoncular arasında milyonlarca dolar değerinde yüksek fiyatlarla satılan, son derece aranan bitkiler.
Polis, turistlerin 20'den fazla kaktüs çaldığını ve onları İtalya'ya kaçırdığını tespit etti. Turistler ülkeden ayrılmaya çalışırken Santiago Uluslararası Havalimanı'nda tutuklandılar.
İtalyan turistler, hırsızlık, milli park yasasına aykırı hareket etme ve yaban hayatı kaçakçılığı ile suçlanıyorlar. Duruşmaları, Santiago'daki bir mahkemede önümüzdeki hafta başlayacak.
Şilili yetkililer, bu davanın ülkenin doğal kaynaklarını koruma konusundaki kararlılığını gösterdiğini belirtti. Çölün benzersiz ekosisteminin insan faaliyetlerinden korunması gerektiğini vurguladılar.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), çalınan kaktüs türlerinin "Kritik Tehlike Altında" olarak sınıflandırdığını bildirdi. Bu, türlerin vahşi doğada neslinin tükenmek üzere olduğu anlamına geliyor.
Davanın sonucunun, nesli tükenmekte olan türlerin uluslararası ticaretini kontrol eden Uluslararası Tehlike Altındaki Yaban Hayvanı Türlerinin Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) açısından önemli olabileceği düşünülüyor.
Şili Hükümeti, turistlerin cezalandırılması ve ülkenin doğal mirasının korunması için her türlü çabayı göstereceğini vurguladı.
Cinsiyet tartışmalarına yol açan 'Picasso' sergisinin küratörü tabloları kendi yaptığını itiraf etti
**Cinsiyet Tartışmalarına Yol Açan 'Picasso' Sergisinin Küratörü Tabloları Kendi Yaptığını İtiraf Etti**
**Londra, İngiltere -** Dünyanın dört bir yanından gelen sanat meraklılarını kendine çeken ünlü "Picasso ve Kadınlar" sergisinin küratörü, uzun süredir devam eden cinsiyet tartışmalarına son noktayı koyarak sergideki 87 tablonun hepsini kendisinin yaptığını itiraf etti.
Küratörün, daha önce gizli kalmasını tercih ettiği kimliği, Londra'daki Tate Modern Müzesi'nde yapılan bir basın toplantısında sürpriz bir şekilde yayınlandı. Küratör, gerçek adını açıklamama talep ederek, "Victoria" adıyla anılmak istediğini belirtti.
Victoria, sergide sergilenen tabloların, İspanyol sanatçı Pablo Picasso'ya ait olmadığını, aslında kendisinin son birkaç yılda yaptığını kabul etti. Victoria, "Bir grup arkadaşımla sanat üzerine bir proje yürütüyorduk ve Picasso'nun tarzını taklit ederek kendi tablolarımızı yapmaya karar verdik," dedi.
Ancak proje hızla kontrolden çıktı ve Victoria, tablolarının gerçek Picasso eserleri olarak satılmaya başlandığını fark etti. "İnsanların tablolarımı satın alacağını asla düşünmemiştim," diye açıkladı Victoria. "Ama bir şekilde oldu ve ben de yalan söylemeye devam ettim."
Sergi, Picasso'nun kadınlara yönelik muamelesine ve kadın sanatçıların tarihteki görünürlük eksikliğine dikkat çekmesi nedeniyle tartışmalara yol açtı. Ancak Victoria'nın itirafından sonra sergi, sanat camiasında şok dalgalarına neden oldu.
Tate Modern Müzesi'nin Direktörü Maria Balshaw, "Bu son derece üzücü bir durum," dedi. "Victoria'nın eylemleri hem müzeye hem de sergiye güvendiğimiz sanatseverlere ihanet ediyor."
Victoria, eylemlerinden dolayı pişmanlık duyduğunu ve galeriler ve müzayedelerle işbirliği yaparak tablolarının gerçek sahiplerine iade edilmesini sağlayacağını söyledi. Ayrıca sanat sahteciliğini caydırmaya yönelik tedbirlerin alınması çağrısında bulundu.
Bu itiraf, sanat dünyasındaki sahtecilik konusunu yeniden gündeme getirdi. Uzmanlar, sanat sahteciliğinin geniş çapta gerçekleştirildiğini ve bunun sanatçılara, galerilere ve koleksiyonculara milyarlarca dolara mal olduğunu tahmin ediyor.
"Picasso ve Kadınlar" sergisi, şimdi kapatıldı ve müze, tabloların gerçekliğini doğrulamak için bağımsız bir soruşturma başlattı. Olayın sanat camiasına ve tüm sanatseverlere uzun vadeli sonuçları olması bekleniyor.